"Geçmişten geleceğe doğru akan kuant parçacıklarıyla (bizim evrenimiz), gelecekten geçmişe akan (soyut evren) takyon parça-bütünselliği arasında, sıfıra yakın bir Planck zamada, bir var olup, bir yok olunan "an” da mevcudiyetimizin eş titreşiminde, eş zihinselinde olup, bütünün zeka kavramını anlayan, bütünün farkında, bütün düşünen, bütün evrensel varoluşa selam olsun ki, birbirimizi sevgiyle algıladığımızda görünebilir oluruz. Görünmenin şekli ve boyutu teferruattır. Şefkat ve sevgiyle var olun, hep görünür olun."
Uzaylılar Dünyamızda Bizimle Birlikteler
Former NASA Astronaut says Aliens are real, observing Earth.
“Evrende yaşamın ortaya çıkmasını ile evrimi araştıran Alman Prof. Dr. Dirk Schulze-Makuch, uzayda başka yaşamların bulunduğundan emin olduğunu, uzaylıların da bizim gibi seks yaptığını söyledi. Prof. Schulze-Makuch, Onların görüntüsü belki bizim şimdiye kadar tahmin ettiklerimizin ötesinde. NASA’nın uzayda yaşamı saptadığını, ama bunu açıklamadığını düşünüyorum, diyor.35 yıl önce Mars’a inen Viking uydusu, burada karbondioksit ile Güneş ışığıyla yaşayan mikroorganizmalar keşfetti. Çabuk yetişiyorlar. Bence uzayda yaşam var, bu bitkiler de havayla, sevgiyle çoğalıyorlar. Henüz nasıl göründüğünü bilmediğimiz öteki uzaylı yaratıklar da seks yaparak çoğalıyor. Bu da Güneş sistemindeki birçok gezegende mümkün dedi.
ABD’de Washington State Üniversitesi’nde ders veren Prof. Schulze-Makuch’a göre, Güneş’ten 20 ışık yılı uzaklıktaki, Dünya’dan 20 kat daha ağır olduğu hesaplanan “Gliese 581 d” gezegeninde yaşam bulunuyor.”
Ya biri size Hi! Selam! Hallo! derse..
- Hazırmısınız? Yoksa taşmı atarsınız?
- Güvenli iletişim nasıl kurulacak?
- Nereden geldiklerini nasıl anlayacaksınız?
- Radyasyon veya diğer bilinmeyen parazitlerin bulaşma ihtimali varmı?
Bulgaristan Uzay Araştırmaları Enstitüsü bilim adamları, Dünya'da halihazırda uzaylıların olduğunu ileri sürdü.
Daily Telegraph gazetesinin Bulgar basınına dayanarak verdiği habere göre, Enstitü'nün Başkan Yardımcısı Lachezar Filipov, uzaylıların varlığıyla ilgili araştırmanın, bunların gerçekten Dünya'da var olduklarına işaret ettiğini ve varlıklarını aramızda dostça sürdürdüklerini gösterdiği düşüncesinde olduğunu belirtti.Enstitü, kendilerine gönderilen birçok karmaşık sembolü çözme çalışmalarına başladığını açıklarken, Dünya'nın dışındaki yaşamla iletişim halinde olduklarını ileri süren Filipov, bilinmeyenlere cevap olacağına inandıkları dünya genelindeki 150 kadar ekin çemberini araştırdıklarını kaydetti.Filipov, "Uzaylılar halihazırda aramızda yaşıyor, bizi gözlemliyor. Bize düşmanca yaklaşmıyor, aksine yardım etmek istiyorlar. Ancak biz onlarla iletişim kuracak yeterlilikte değiliz" diye konuştu.Vatikan'ın dahi uzaylıların varlığını kabul ettiğini belirten Filipov, insanoğlunun Dünya dışı yaşamla, radyo dalgalarıyla değil, düşünce gücüyle iletişim kurabileceğini ve bunun 10-15 yıl içinde kesinlikle olacağını savundu.
Aslında evrende yaşamın var olup olamayacağını tartışmak bir yana, bir an için dahi bunun aksini düşünmemek gerekir. Zira, evrenin var olma sebebinin gerçekte hayatı oluşturmak olduğu çok fazla düşünmeden de anlaşılabilecek bir olgu olup, bunun en somut kanıtı ise bu oluşumun ürünü olan Dünya canlılarıdır.
Eğer ki evrende sadece bir mikro parça düzeyinde olan Dünyada hayat oluşmuş ise; bu, evrenin geneli içinde geçerlidir. Bu denli geniş bir evrenin oluşmasına gerek var ise ; onun zemin teşkil etmekle bağımlı bulunduğu yaşamın boyutları da çok büyük olmak zorundadır.
“Ünlü fizikçi Stephen Hawking, yaptığı açıklamada birbirinden şaşırtıcı savlar öne sürdü. 68 yaşındaki Hawking uzaylıların “neredeyse” kesin olarak var olduğunu belirtirken evrende 100 milyarın üzerinde galaksi olduğunu söyledi. Her galakside yüzlerce yıldız bulunduğunu dile getiren Hawking, bu kadar büyük bir evrende yalnızca dünya üzerinde yaşam olduğunu düşünmenin pek mantıklı olmayacağını açıkladı.
Uzaylıların varlığını öne sürmesine karşın Hawking insanoğlunu uyarmayı da göz ardı etmedi. Dünyaya gelebilecek uzaylılarla iletişime geçilmesinin tüm dünya ile insanlık için çok kötü sonuçlar doğurabileceğini söyeyen ünlü fizikçi “Uzaylıların dünyaya gelmesi Kristof Kolomb’un Amerika’ya gitmesi gibi yerliler için büyük bir felaket yaratabilir” dedi.
Evrenin gizemlerini ele alan, üç yıldır yapım aşamasında olan bir belgesel için konuşan Hawking, uzaylıların büyük kısmının mikrop ya da basit hayvan olacağını buna karşılık bazı akıllı yaşam formlarının da var olabileceğini belirtti.
Akıllı yaşam formlarının tehdit unsuru olabileceğini belirten Hawking uzaylıların dünyanın kaynaklarını sömürerek dünyayı yok edebileceğini sözlerine ekledi.”
“Zaman” belki de dalga boylarındaki frekansların sürekli ve istikrarlı bir değişimidir. Öyleyse “zaman” da paralel evrenler değişimi ile açıklanabilir. Bu da geçen her dakikanın kendisi için paralel bir evren oluşturduğu anlamına gelir. Aslında tüm paralel evrenler farklı zaman dilimleri içerisindeki bu evrendir. Öyleyse zaman akışı vücudumuzu oluşturan maddelerin dalga boylarındaki sürekli ve istikrarlı değişimin sonucudur ve daima bizim bir evrenden başka bir evrene geçmemize neden olur.
O zaman bu kurama göre, ruhani dünyalar bir değişim içerisinde olan paralel evrenlerdir. Bu oluşum zamanda yolculuğa da olanak tanımaktadır. Tek yapılması gereken kişinin bünyesini oluşturan maddelerin dalga boyunu değiştirmenin bir yolunu bulmaktır. Eğer bu değişim gerçekleştirilebilirse, şu anki zamandan başka bir zamana yolculuk söz konusu olabilir. Paralel evrenler arası geçiş dizgesindeki aksaklıklar zamanda bükülmenin etkilerini açıklar. O halde hayalet tren, cin vs… gördüklerini iddia eden kişiler aslında geçici olarak başka bir süreç içerisinde yer almışlardır.
Önemli olan ‘an’dır. Her olayın oluştuğu an önemlidir. Bizler sürekli an içinde varlığımızı sürdürürüz. An kavramı ise noktaya benzer. Nasıl ki noktanın boyutu yoksa an’ın da boyutu yoktur. Zaman ise bir süre içerdiğinden çizgi gibidir. Nokta boyutsuz olup çizgi tek boyutlu bir yapıdır. Bunlar birbirine indirgenemez. Aynı şekilde zaman da an’a indirgenemez. Fakat an denilen noktasal zamanın sonsuzluğa açılabilen bir özelliği vardır. Diğer bir ifade ile, an içinde kalabilen insan zaman ötesi ilişkilere girebilir. Bu tür yerel olmayan ilişkileri Kuantum kuramı da kabul etmektedir. Kuantum Kuramı şu savı doğrulamıştır:
“Eğer bir yapı başlangıçta bir bütün oluşturmuş ise, o yapıyı parçalasanız dahi parçalar arasında etkileşim yerel olmayan bir biçimde devam eder .”
Aramızda, yarı uzaylı yarı insanlar var mıdır?
Evet. Rutin bazı görevleri vardır, yapar ve giderler. Sinemada, tiyatroda yanına oturur, algılayamazsın.
Türkiye'den sperm ya da yumurtalık çalan uzaylılar da var mı?
Türk erkeklerden sperm, kadınlardan yumurtalık alıyorlar. Yapay döllenmeyle uzayda melez bir ırk oluşturuyorlar.
Vatikan UFO’ların varlığını kabul etti...
Vatikan’ın gözlem evi müdürü açıklama yapıyor. “Evet UFO vardır diye. Bizim dinimize ters değildir” diye...
Dünyada kaç kişi UFO görmüş?
Dünyada altı milyar insanın 350 milyonu UFO görmüş. Ronald Reagan da gördü. Robie Williams kaçırıldığını düşünüyor. Migk Jagger ve John Lennon da.
Haktan Akdoğan
Başkan
Sirus UFO uzay bilimleri araştırma merkezi.
Ziyaret edilmeden önce siz ziyaret edin.
Holografik kayıt bize çok büyük ve çok karmaşık bir yapının dahi çok küçük bir bölgeye kodlanarak sığabileceğini göstermektedir. Sadece insan değil her canlı varlık evrenin bir holografik kaydı olabilir. Aynı görüşün bir başka ifade şekli de insan yapısında evrenin tüm bilgilerinin kodlanmış olabilecekleridir. Bu ifadeyi sadece beden veya bellek olarak değil, tüm ruh-beden bütünlüğü çerçevesinde anlamak gerekir. İnsan kendini tanımakla kendinden çok daha büyük ve karmaşık bir gerçekle tanışmış olur. Kendini tanıyan insan bir yandan birlik duygusuna erişirken öte yandan sonsuzlukla da temasa geçmiş olur. Zira evrenin uzay-zaman sonsuzluğuna holografik olarak zamanda ‘şimdi’ ve mekanda ‘burada’ noktalarından sıçrama yapmak mümkündür.
Işık hızı aşılınca neler olacak :
• Evrenin yapısı hakkındaki tüm bilgiler değişecek, yeni bir model geliştirilecek.
• Zamanda yolculuk mümkün olabilecek.
• İnsan ömrü binyıllarla ifade edilebilecek, ölümsüzlüğe adım atılacak.
• Öteki yıldızlar veya galaksilere gidilebilecek.
Işık hızı aşılınca neler olacak :
• Evrenin yapısı hakkındaki tüm bilgiler değişecek, yeni bir model geliştirilecek.
• Zamanda yolculuk mümkün olabilecek.
• İnsan ömrü binyıllarla ifade edilebilecek, ölümsüzlüğe adım atılacak.
• Öteki yıldızlar veya galaksilere gidilebilecek.
Evrendeki temel simetri, en büyükten en küçüğe kadar tüm varlıklar arasındaki bu benzerlik ve ortak gizli simetri holografik bağların varlığına işarettir. Bizim için önemli olan bu bağların farkına varmak ve sonsuzlukla iletişim içine girebilmektir. Medyumların, şamanların (kamların), şifacıların, Reiki enerjisi ile temas kuranların ve telepati gücüne sahip olanların pratikte yaptıkları, bu farkındalığı uygulamaya koyarak insanlığa faydalı olabilmektir.
İngiliz Kraliyet Bilim Akademisinin Başkanı ve en ünlü astronom Lord Martin Rees'in şok eden açıklaması…
İngiltere'nin en tanınmış bilim adamlarından Lord Martin Rees, uzaylıların aramızda olduğunu, bir hayvan ya da insan kılığına bürünmüş olabileceğini söyleyerek büyük bir tartışmanın kapısını açtı.Uzaylıların bizim kavrayamayacağımız yaşam ve zekâ formlarının olabileceğini öne süren Lord Martin Rees, "Bir şempanze düşünün. O, kuantum teorisinden anlayamayabilir. Ancak bizim beyinlerimizin kapasitesinden öte bazı şeyleri algılayabilir" diye konuştu.
İngiltere'nin saygın bilim derneklerinden 350 yıllık tarihe sahip Royal Society'nin başkanı Lord Martin Rees, uzaylıların belki de aramızda olabileceğini, onların insan ya da herhangi bir hayvan kılığına girerek bizi şu an bile izliyor olabileceklerini söyledi. Kraliçe'nin de astronomu olan ülkenin en önemli bilim insanlarından Profesör Rees, "Biz aslında bizlere çok benzeyen birileri ile karşı karşıyayız. Belki de yüzümüze öylesine bakıyorlardır ve biz onları tanımıyoruzdur" dedi.
Dünya dışı varlıklarla temas kuran şahıslardan ve de yakın gözlem raporlarından edinilen bilgilere göre gezegenimizi en çok ziyaret eden varlık grupları şunlardır:
• PLEİADESLİLER • SİRİUSLULAR • ORİONLULAR • ZETA-RETİCULİLER • ARCTURUSLULAR • ANDROMEDALILAR • SANTORLAR • VEGALAR • NORDİKLER
• MAVİLER
Dünya dışı varlık tipleri incelenirken anlaşılması gereken önemli noktalardan biri, tüm dünya dışı varlıkların insan görünümünde olmadığıdır. Farklı gezegen koşulları altında ve farklı atmosferik ortamlarda gelişen beden biçimleri, doğal olarak farklı görünümlerde olmaktadır. Bu nedenle evren, birbirine benzeyen ve benzemeyen sayısız yaşam formuyla doludur.
Ziyaretçiler arasında bizim galaksimizden olduğu kadar uzak galaksilerden gelenler de bulunmaktadır. Temasçılardan edinilen bilgilere göre, insanlarla iletişim kuran dünya dışı varlıkların yüzde 95’i pozitif bir kişiliğe sahiptirler. Bu uygarlıkların büyük çoğunluğu teknolojik ve ruhsal yapı yönünden insanlardan çok ileridedirler. Onlar, insanların özgür iradelerine saygı duyarlar ve evrimimize herhangi bir şekilde müdahale etmezler.
Nibiru, Marduk, Wormwood, Nemesis, 10. Gezegen,
Quetzalcoatl
Teorilere göre 10. gezegen denen Nibiru (NASA'nın 2001 KX76 olarak katalogladığı gezegen) güneş etrafındaki 3657 yıllık her dönüşünde dünya'ya yakın olarak gelip geçerken dünya üzerinde türlü felaketlere sebep olmaktadır. Bu seferki geçiş ise çeşitli kaynaklara göre 2012 yılında gerçekleşecektir. Güneş sistemimizdeki elemanlar olarak Zecheria Sitchin Güneş'i ve Ay'ı da cisim olarak ele aldığında 11 cisim söz konusu olmaktadır. Nibiru'yu bu sisteme eklediğinde Sümer tabletlerini çeviren Sitchin'e göre 12 sayısına ulaşılmaktadır. Güneş ve Ay'ı saymazsak 9 gezegenden oluşan güneş sistemimizde Nibiru 10. Gezegen olmaktadır. Zecheria Sitchin'in kitabında anlatılan 12. Gezegen ile bugün tartışılan 10. Gezegen aynı gezegendir. Son zamanlardaki, Güneş sistemimizdeki gezegenlerin parlaklıklarındaki artış, Jüpiter'in uyduları ile arasında iyonize bir bağlantı oluşması, gezegenlerin manyetik çekim güçlerindeki artış ve değişimler, Jüpiter, Uranüs ve Neptün atmosferlerindeki sıradışı değişiklikler dünya üzerinden teleskoplarla izlenmektedir. Son aylarda tüm dünya'da görülen atmosferik anormallikler ve çeşitli büyüklükteki depremlerin yoğunluk kazanması ile ilgili açıklamalar 10. gezegenin gelişi ile ilgilidir. Pioneer 10 ve 11'in dünyada'dan uzaklaşma hızlarındaki azalmaların da 10. Gezegen etkisi ile olduğu ileri sürülmektedir. Gezegenin gelişi ile ilgili İnternet'ten toplanan bilgiler bu sayfada toplanılmaya çalışılmıştır.
Neden 12. ya da 10. gezegen deniyor? Madem Güneş Sistemimizde 9 Gezegen var Nibiru'nun 10. Gezegen olması gerekmiyor mu? | |
1.
Güneş 2. Merkür 3. Venüs 4. Dünya 5. Ay 6. Mars 7. Jüpiter 8. Satürn 9. Uranus 10. Neptün 11. Plüto 12. Nibiru |
1. Merkür 2. Venüs 3. Dünya 4. Mars 5. Jüpiter 6. Satürn 7. Uranus 8. Neptün 9. Plüto 10. Nibiru Sayıların değişmesinin sebebi Güneş'i ve Ay'ı da dikkate alıp almamak yüzünden. |
2003 mü
2012 mi?
Maya takviminin sonu olan 21 Aralık 2012, bazılarına göre
Gregoryen takviminde Mayıs 2003'e tekabül ediyordu. Bu konuda iki görüş
vardı. Şu an elde sadece 2012 görüşü kaldı.
.: Dünya'nın uydusu
Ay, Asteroid Kuşağı ve Satürn'ün halkasının kökeni nedir?
Plüton'un yörüngesi diğer gezegenlerden neden farklı? Kuyrukluyıldızların
kökeni nedir?
Sümer tabletlerindeki bilgilere göre "AB.ZU" ismindeki ilk sistemde sadece Güneş ve 4 grup gezegen vardı. Gruplarda toplam 8 gezegen vardı. Yani "AB.ZU" ismindeki ilk Güneş sisteminde toplam 8 gezegen vardı. Bunlar:
Grup 1. Merkür ve Venüs
Grup 2: Mars ve Tiamat
Grup 3. Jüpiter ve Satürn
Grup 4. Uranüs ve Neptün
Sümer tabletlerindeki bilgilere göre "AB.ZU" ismindeki ilk sistemde sadece Güneş ve 4 grup gezegen vardı. Gruplarda toplam 8 gezegen vardı. Yani "AB.ZU" ismindeki ilk Güneş sisteminde toplam 8 gezegen vardı. Bunlar:
Grup 1. Merkür ve Venüs
Grup 2: Mars ve Tiamat
Grup 3. Jüpiter ve Satürn
Grup 4. Uranüs ve Neptün
4 milyar yıl önceki güneş sistemimizde
bugünkü dünyamız henüz yoktu. Eğer 4 milyar önceki güneş sistemimizin gezegenlerini
Sümer metinlerindeki isimleri parantez içerisinde vererek Güneş'ten
itibaren sıralarsak :
1. Merkür (Mummu)
2. Venüs (Lahamu)
3. Mars (Lahmu)
4. Tiamat (11 uydusu ile birlikte, uydularından en büyüğünün ise ismi Kingu)
5. Jüpiter (Kishar)
6. Satürn (Anshar) Satürn'ün o zamanlar Gaga isminde dev bir uydusu vardı. Gaga şu an bugünkü Plüto'dur.
7. Uranus (Anu)
8. Neptün (Ea)
1. Merkür (Mummu)
2. Venüs (Lahamu)
3. Mars (Lahmu)
4. Tiamat (11 uydusu ile birlikte, uydularından en büyüğünün ise ismi Kingu)
5. Jüpiter (Kishar)
6. Satürn (Anshar) Satürn'ün o zamanlar Gaga isminde dev bir uydusu vardı. Gaga şu an bugünkü Plüto'dur.
7. Uranus (Anu)
8. Neptün (Ea)
Modern astronominin bugün hala cevaplayamadığı konuları Sümer tabletlerinden okuyabiliyoruz. Asteroid kuşağının kökeni, asteroid kuşağının gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi, Satürn'ün ve Plüton'un halkalarının kökeni, Ay'ın, Dünya'nın kökenleri, Triton'un dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesi ve kuyrukluyıldızların kökeni gibi soruları Sümer tabletlerinden öğrenmekteyiz. Tabletlere göre bugünkü dünyamız eskiden Tiamat denilen büyük bir gezegenin bir parçasıydı. Tiamat'ın o zamanlar 11 uydusu vardı. Tiamat okyanuslar ve denizlerle dolu çok sulak ve nemli bir gezegendi.
Tiamat iki parçaya ayrıldı. Tiamat'ın büyük parçası Dünya'mızı, diğer küçük parçası parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçalar bir zamanlar Tiamat'a aitti. Tiamat, Galaktik Federasyon tarafından 18 milyon yıl önce neden yokedildi? Çünkü Tiamat üzerindeki yaşayan reptoid/dinoid (ejder) uygarlığı tehlike arz ediyordu. Bu medeniyeti ortadan kaldırmak için Taiamat yokedildi. Daha ayrıntılı açıklama:Gezegenlerin dönüş yönlerinin aksi yönden dört uydusu ile birlikte gelen Nibiru (Marduk) ilk önce Neptün ile karşılaştı. Çekim gücü ile onun yüzeyini tümsekleştirdi ve sonunda bu tümsek o kadar büyüdü ki gezegenden koptu. Böylece Neptün'ün uydusu Triton oluştu (Triton tüm gezegenlerin tersi yönünde döner). Daha sonra Nibiru Uranüs'e yaklaştı ve çekim kuvveti ile onun kendi etrafındaki dönüş eksenini eğdi ve ayrıca çekim kuvveti ile Uranüs'ün 4 tane uydusunun olmasına yolaçtı. Bu uydulardan üçünü Nibiru kendisi aldı ve geride Triton'u olduğu gibi bıraktı. Böylece Nibiru'nun 4+3 yedi uydusu oldu. Nibiru Jüpiter ve Satürn'e yaklaşarak Güneş ekseni etrafındaki yörüngelerini çarpıttı. O anda Satürn'ün yörüngesinde bulunan Satürn'ün dev uydusu Gaga, Nibiru'nun etkisi ile Satürn'den uzaklaştı ve bugünkü Plüto halini aldı. (Plüto'nun diğer gezegenlere göre çok küçük boyda olması, yörüngesinin Neptün'le kesişmesi ve diğer gezegenlerin yörünge düzlemi ile olan büyük farkı gibi anormallikleri nedeniyle Prag'ta toplanan Uluslararası Astronomi Birliği, 24 Ağustos 2006'da Plüto'yu gezegen statüsünden çıkardı. Çünkü, Plüto hiçbir zaman gezegen olmamıştı. Sadece bir zamanlar Satürn'ün uydusuydu.) Nibiru'nun izlediği daha sonraki yolun üzerinde bulunan Jüpiter'in çekimi sebebi ile Nibiru, 11 uydusu olan Tiamat'a çok yaklaştı ve Tiamat çekim kuvvetleri ile ikiye bölündü. Bu olay öncesi Tiamat son derece sulak bir gezegendi (Asteroid kuşağındaki şu andaki donmuş bol miktarlardaki buz). Ayrıca Nibiru'nun yörüngesindeki 7 uydunun tamamı Sümer Yaradılış epiği Enuma Elish'e göre Tiamat'a çarptı. Tiamat bu şekilde bir büyük bir küçük iki parçaya ayrıldı. Küçük olan parça parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Büyük olan da Gaia (Shan ya da bugünkü dünyamız) haline geldi. Asteroid kuşağını oluşturan parçalar çekim kuvvetleri ile diğer buz vs. parçalarla birlikte çarpışma sonrasında Güneş'e doğru çekildiler ve bir kısmı Güneş'e düşerek yokoldu ama bunların büyük kısmı ise Güneş'e düşmeyip bugünkü asteroid kuşağı bölgesinde (Bir zamanlar Tiamat'ın yörüngesinin olduğu yerde) bir araya geldiler. Böylece diğer gezegenlerin dönüş yönünün aksi (Nibiru'nun geliş yönü ile aynı) yönde dönecek şekilde bugünkü Asteroid Kuşağı oluştu. Büyük parça (Gaia) ise Güneş etrafında yeni bir yörüngeye oturdu ve bugünkü Dünya'mızı oluşturdu.Tiamat neden yokedildi?
Reptoid/dinoid ırkının Tiamat üzerinde büyük kolonileri vardı. İnsanlar ve sürüngenler Tiamat üzerinde barış içinde yaşıyorlardı. Sürüngen ırk, insan ırkı ile birlikte yaşamak istemedi ve insanları yok etme isteği Galaktik Federasyon tarafından beğenilmedi. Bu yüzden Nibiru Tiamat'taki yaşamı yoketmek üzere görevlendirildi. Tiamat iki parçaya bölünerek yaşam yokedildikten sonra sürüngenler Maldek isminde küçük bir savaş gezegenine geçtiler. Bu gezegeni ileri teknoloji silahlarla donatmışlardı. Tiamat'ın eski yörüngesine yakın bir yerde Nibiru ile Maldek birbiri ile çatışmaya başladı. Nibiru'nun Maldek'e saldırısı sırasında reptoid/dinoid ırkı kendilerini savunmak için çok yoğun nükleer silah kullandılar. Maldek yokoldu ama Nibiru'nun yüzeyi de hasar gördü. Nibiru'nun koruyucu kalkanları iş görmez hale geldi. Yenilen reptoid/dinoid ırktan kalanlar kaçarlarken Venüs ve Mars gezegenindeki adına Hybornea denen başka insan kolonilerinin bulunduğu büyük yerleşim bölgelerini de yokettiler. Reptoid/dinoid ırk bu yıkımdan sonra Güneş Sistemimizi ellerinde kalan gemileriyle terketti. Maldek gezegeninden arta kalan parçalar, Tiamat'ın parçalarına karışarak asteroid kuşağına eklendiler. Böylece, bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçaların Tiamat ve Maldek'in parçalarından oluştuğunu biliyoruz. Nibiru'nun uydularının Tiamat'a çarpmalarıyla meydana gelen büyük yıkım sonucunda çok sulak bir gezegen olan Tiamat iki parçaya ayrıldı demiştik. Uyduların Tiamat'a şiddetle çarpmaları ile Tiamat ikiye bölünürken Tiamat'ın devasa okyanusları uzaya saçıldı. Bunlar devasa buz kütlelerini oluşturarak bugün hala dönmekte olan kuyrukluyıldızları oluşturdular. "944 Hidalgo" gibi çok eski olanlar artık gaz ve buz materyallerini bitirip kuyruksuz kometler halinde Güneş Sistemimizdeki periyotlarına devam etmekteler. Her 76.8 yılda bir dünyamızdan gözlenen Halley kuyruklu yıldızı da Sitchin'e göre Tiamat'ın bir parçasıdır.Ay'ın kökenine gelince: Tiamat'ın bu çarpışma öncesi 11 uydusu vardı ve bunlardan en büyüğü olan Kingu Gaia'nın (Dünya) uydusu Ay olacak şekilde Dünya'nın yörüngesine Galaktik Federasyon tarafından düzgün bir şekilde kondu (Ay'ın fiziksel ve elemental yapısı Dünya ile uyuşmamaktadır, yani Ay'ın kökeni Dünya'nın kendisi değildir). Yani bugünkü uydumuz Ay bir zamanlar Tiamat'ın uydusuydu. Titius-Bode kanununa göre bugünkü asteroid kuşağının bulunduğu yerde bir zamanlar Tiamat gezegeni vardı. Nibiru, Tiamat'ın 7 uydusunu alarak yoluna devam etti.Karbon, silikon, metal, gaz ve buz parçalarından oluşan asteroid kuşağındaki parçalar bugün bir araya gelseler bir gezegeni oluşturacak çoklukta değiller. Ayrıca Jüpiter'in varlığı da bunların bir araya gelip bir gezegen oluşturmasını çekim kuvvetleri sebebiyle engelliyor. Tiamat'ın küçük parçası ve Maldek'ten arta kalanlar parçacıklar aynen Nibiru'nun aksi yöndeki dönüşü ile aynı yönde olmak üzere Mars ile Jüpiter arasındaki boşlukta dönmeye başladılar ve bu kuşağı oluşturdular. Bu parçaların bir kısmı Satürn tarafından da yakalandı ve Satürn'ün bugünkü bilinen kuşağının bir kısmını oluşturdu. Satürn'ün halkasındaki diğer parçalar Nibiru'nun çekimi ile Satürn'ün yüzeyinden çekilenlerdir. Bugün asteroid kuşağını oluşturan irili ufaklı parçaların birbirlerine yakın öbekler oluşturmayıp, birbirlerinden çok uzaklarda bulunduklarını ve bunlardan onbinlercesinin her ay yaklaşık 5000 tane olmak üzere astronomlarca kataloglandığını biliyoruz. 100 km. çapından büyük olan 220 tanesi dışında 1000 km'lik çapıyla en büyükleri 1801 yılında Sicilya'daki Palermo gözlemevinde Giuseppe Piazzi tarafından keşfedilen Ceres'tir. Asteroid kuşağını oluşturan bütün parçalar bir araya toplandığında Ay'ın 35'te 1'i kadar bir hacim tutacağı hesaplanmıştır ki bu miktar Ceres'in yaklaşık 3'te 1'idir. Sanılanın aksine çok fazla bir malzemeden oluşmayan bu kuşak, ayrıca uzayın derinliklerine gönderilen uzay araçları (probe) için, kuşağı oluşturan kalıntı parçacıkların birbirlerinin arasındaki mesafeler uzak olduklarından pek bir tehlike arzetmemektedir.Güneş Sistemimizin Gruplandırılmasında Asteroid Kuşağının Kullanılması
Günümüzde Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve bir kısmı bir zamanlar Tiamat'a ait olan materyalden ve yokedilen Maldek'in arta kalan parçalarından oluşan asteroid kuşağı sınır alınarak İç Güneş Sistemi ve Dış Güneş Sistemi olarak güneş sistemimizi gruplandırdık. Buna göre Güneş ile Asteroid kuşağı arasındaki iç güneş sisteminde sırası ile Merkür, Venüs, Dünya ve Mars olmak üzere 4 gezegen; Asteroid kuşağından itibaren de Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüto ve Nibiru (Marduk) olmak üzere 6 gezegen (dış güneş sistemi) toplam 10 gezegen bugünkü güneş sistemini oluşturdu. Tüm bu olayların sonunda Nibiru (Marduk) 3600 küsur yıllık basık elips şeklindeki yörüngesini takip etmeye başladı.
Böylece Güneş sistemimizle ilgili cevaplanamayan aşağıdaki sorular SÜMER tabletleri tarafından cevaplanmış oldu:
1. Triton'un dönüş yönünün gezegenlerinin dönüş yönüne ters dönmesinin nedeni
2. Asteroid kuşağının kökeni
3. Asteroid kuşağında bulunan bol miktarda donmuş olarak bulunan buz'un kökeni
4. Asteroid kuşağını oluşturan kalıntıların dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi
4. Ay'ın (Kingu) kökeni
5. Dünya'nın kökeni
6. Satürn'ün halkalarının kökeni
7. Plüton'un (Gaga) yörüngesindeki anormallikler
8. Pluton'un halkalarının kökeni
9. Uranüs'ün eksenindeki eğiklik
Nibiru'nun diğer ismi neden Marduk?
Sümer dilinde Nibiru, Babil dilinde ise Marduk denmekte. MÖ. 2200 yılında Marduk, zor kullanarak Nibiru'nun kontrolünü Anu'dan devraldı. Şu anda Nibiru'nun hakimi Marduk olduğundan Nibiru'ya yer yer Marduk ismi veriliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder